16 Haziran 2008

Kendini tanı!

Günlerdir kayıbım. Hani kaybolduk ama o zaman zarfında hatırda kalır bir macera da yok. On gün olmuş bir kelime yazmamışım buralara. On gün içinde de yazacak bir şey yaşayamamışım...
Tam bunları düşünürken kapı çaldı az önce, gittim açtım. Elinde kağıtlarla bir kız çıktı karşıma, apartmanda herkesin doğalgazı var mı? diye sordu. Valla bir fikrim yok ama hepsi geçmiştir herhalde doğalgaza, dedim. Sizde varsa tüm apartmanda da vardır ama, diyerek kendini de beni de inandırmaya çalıştı. Bizimki kat kaloriferi, diyerek karşı çıktım bu önermeye. Düşünürken "hmm" diye ses çıkardı, sonra bir an durakladık. "Kaç para veriyorlar?" diye sordum. Yirmi kaat, dedi. Boşver o zaman 10 daire var, hepsi doğalgaz kullanıcısı yaz gitsin dedim. Değmez dimi haklısın, diyerek onayladı beni. Kesinlikle değmez, diyerek destekledim onu. Saol dedi, güldü gitti sonra. Ne sevimli kızdı lan.
Böyle sitcom kıvamında diyaloglara girebildiğim insanları çok seviyorum. Bir şey ima ettiğinde onu anlayıp cevap verebilenler vardır ya, aynı zamanda espriye espriyle karşılık vermek gibi bir özellikleri de bulunur bunların, işte bu tip bir insanla saatlerce konuşabilirim. "Kaç para veriyorlar?" diye sorduğumda anlamasa, saf saf suratıma baksa, açıklamak zorunda bıraksa beni tüm büyüsü bozulurdu. Ama anladı ya neyi kastettiğimi o hoşuma gitti işte. Telefonunu filan alsaydım lan keşke...
Neyse ana yemeğe geçelim, en son biri "Tuzla tersanelerindeki ölümler üzerine bir şeyler yazar mısınız? Çok önemli bir konu bu, sessiz kalınmamalı" demişti, ben de "hay hay" demiştim. Onu yazayım en iyisi, "hay hay" da ne acaip bir laftır, nereden geliyor acaba, Recep'e sormalı, fransızca olabileceğinden şüpheleniyorum.
Bu tersanelerdeki felaketin tek nedeni bizim türk olmamızdır efendim. "türk olmak"tan kastım karakteristik özelliklerimiz. Biz türkler öncelikle kurnaz, akabinde sorumsuz, son olarak da umursamazız. Açıkçası; biz böyle ince işlerin adamı değiliz, kimse telef olmasın oralarda boşuna. Bir kendimizi tanıyalım önce.
Mesela şimdi, vergi iadesi zamanlarında(artık kalktı biliyorum) esnaf çevresinden fiş isteyenler, kontör kartlarındaki şifrelerin kombinasyonunu çözüp sürekli beleş kontör yüklemeyi aklından geçirmişler, ev tutarken emlakçıyı aradan çıkarıp ev sahibiyle anlaşmışlar ve öğrencilik yıllarında su, elektrik saatlerini durdurmanın yöntemlerini araştırmışlar parmak kaldırsın. Dürüst olun efendim, görelim parmakları çekinecek bir şey yok, çoğunu kendimden örnekliyorum zaten.
Şimdi de her işi yumurta kapıya dayanınca yapanlar, sokaklardaki büyük yuvarlak cam şişe toplama hedelerine bir kez olsun bile cam şişe atmamışlar, borçlarını zamanında getirmeyenler, kredi kartına manyak gibi yüklenip sürekli katlanan borcunu nasıl ödeyeceğini düşünmüşler parmak kaldırsın.
Son olarak da emniyet kemerini her zaman takmayanları, seks esnasında korunmayanları, çalışan bilgisayar kasasının içine elini sokabilenleri, müzelerde ve tarihi mekanlarda "resim çekmeyin" uyarılarına rağmen bir yolunu bulup eserin resmini çekenleri, hepatif vb... hastalıkların aşılarını olmayanları görelim.
Parmak kaldırmayan kaldı mı?
Örnekler rahatlıkla çoğaltılabilir, anlatmak istediğim bizler laubali insanlarız, doğamız böyle veya sonradan böyle olmuşuz mühim değil.
Gemi inşası ağır, riskli ve disiplin gerektiren bir iştir, denizcilik bölümünde okudum oradan biliyorum. Riskleri en aza indirebilmek için kullanılan cihazların, araç gereçlerin periyodik bakımlardan geçmesi, belirli bir süre sonra yenilenmesi gerekir. Aksi halde kazalar kaçınılmaz olur, böyle büyük bir işte yaşanabilecek kaza da muhtemelen ölümle sonuçlanır. Bu bakımların, önlemlerin hepsi de maliyet demektir, işini taşeronlara yaptıran kurnaz türk tersane sahibi böyle bir masrafın altına kolay kolay girmez. Ayriyetten çalışan işçilerin de belirli eğitimleri layığıyla almaları gerekir. Ucuz işgücünü oluşturan, tahsilsiz türk işçisi böyle bir eğitimden layığıyla, önemini kavrayarak geçmez. Hepsi tamamlansa bile, bu derece tehlikeli bir işte çalışan türk kişi baretini takmaz, yüksekte kısa süreli bir iş yapılacak ise aşağıya ağ germeye üşenir...
Hee tabi şöyle de bir döngü mevcut; bahsettiklerimin maliyeti hayli fazladır, işin içine o maliyet girdiği zaman da türk tersanelerinde bu kadar ucuza gemi yapılamaz. Dolayısıyla da talep bu kadar aşırı olmaz, iş yoğunluğu azalır. Bir neden de fakir ülke olmamızdan kaynaklanmaktadır yani, paraya milletin hayatını umursamayacak kadar aç laubali mağara adamlarıyız.
En başından "bu bizim yapacağımız iş değil" deseydik keşke. Tuzla sahili plaj olsaydı komple, apaçiler koştursaydı kumlarda, ıslak beyaz slip donlarla iyice çıplaklar kampına dönseydi Tuzla sahil şeriti. 1 milyar dolarlık ihracattan olurduk ama kimse ölmezdi. Ayriyetten yemişim ihracatını da ekonomiyi de, taşınamadım bir türlü ormanıma en çok o üzüyor beni. Haberlerde vardı geçen; kadın şehir hayatından sıkılmış, dağda yaşıyormuş, hangi ülke olduğunu unuttum. Kurtları evcilleştirmiş, Kevin Costner tadında takılıyor dağın tepesinde. Çok özendim var ya, elinden yemek yiyordu kurtlar bunun, yanında koşturuyorlardı filan. Nasıl doğayla bir olmuş o kadın öyle, nasıl bir huzura ermiş, yüzü gözü al aldı vallahi huzurdan. Ne güzel insanlar var lan dünyada, binde bir ama çok güzel insanlar var.

Cevval diyor ki:
On gün kaybolursan macerasız dönme!
Para kazanacağım diye ölme, milleti öldürme!
Herkes gemi yapamaz!

18 ötmük:

Adsız dedi ki...

Ölülerle beraber tepkiler arttı.Sanki daha önce çalışanlar kendileri değilmiş gibi birçok işçi greve gitti.Ulan madem halinden memnun değildin illa ki birilerinin ölmesini mi bekliyorsun.Şimdi birkaç kuruluş dışında kimsenin bu olayı iplediği yok zaten ama işin ilginç yanı latin ülkelerinden 5-6 eleman gelmiş bizim işçileri desteklemek için.Bağırıyorlardı Türkçe haberlerde gördüm.

Taylanov dedi ki...

Kalkan parmaklar Coca Cola reklamındaki gibi koca koca olacaktır eminim. Fakat üzerinde durmak istediğim başka bir durum söz konusu. Türkiye outsource olayını hep yanlış anlamıştır hem de her sektörde!! Outsource çalışanlar yani danışmanlar işin ehli olmuş adamlardır ve birileri o işi beceremiyorsa üstada başvururlar. Ama yok efenim biz de böyle değil. Cevval'in de dediği gibi ucuza adam çalıştırma mantığı ile gidilmektedir ve tecrübesiz elemanlara emanet edilen sistemlerimiz mevcuttur çeşitli alanlarda. Bu durumda ölümler kaçılnamzdır. Ölenlerin yakınlarına baş sağlığı diliyorum buradan da.

Tuzla sahil olsaydı hıcam emin ol ölüm oranı değişmezdi. Şile gibi olurdu yeminle. :)

Son olarak Into the Wild diye bir film var tavsiye ederim.

Adsız dedi ki...

Cevvalim öncelikle hoşgeldin! Parmakları görmüşündür herhalde :)

Ya Cevval; Senin anlattığın şu insanlar nerde? E o zaman sen hangi ormana gidicen abi? Orman mı var? Ben Karadneizdeyim doğanın cirit attığı yer! Bu hafta sonu doğaya attık kendimizi. Balta girmemiş ormanlarda dolaşıyoruz bir görsen ama filmlerdeki gibi dere yatağı kayalar ağaçlar. Belgesel tadında.Ama 5 dakika sonra o balta girmeyen ormana ne baltalar girmiş!Her 2 adımda bira şişeleri kutular, insan dışkıları, doğanın göbeğine yapılmış inşaatlar, pislik vs.

Sein düşündeki orman çok zor be dostum!Hem bulsan bile paparaziler rahat bırakmazlar.Dur Röportaj yapalım, dur don giymişmi bakalı...

Daha önceki bir yorumumda da söylemiştim; Biz o dediğin şeylere parmak kaldırdığımız için böyle herşey! HEr ne kadar burada süslü laflar etsek, birilerine kızsakta biziz aslında o kişiler, Tuzla'da ölümlere sebeb olanlar biziz!

Hiç birimiz dürüst değiliz! Sevgiler kardeşim hoşgeldin tekrar.Özledik seni,

Not: Kasımpatı kesin buraya gelir ve okur bunu. Hocam çok kırdın beni! Bıraktın bilmeceler içinde gittin.Aşk olsun hocam sana...

Cevval Portakal: dedi ki...

@pitekantropus, o bölgede çalışan bir kaç kişiyi tanıyordum. Ölüm haberleri gündeme oturmadan önce de sürekli kazalar olduğunu, ölenleri anlatıyorlardı.
Ne zaman ki ölümler basının ilgisini çekti, gazetelere manşet oldu o zaman ayaklandı millet. Gerçekten de çok saçma bir durum bu, ilk işçi öldüğünde tepkinin gösterilmesi gerekliydi, sendikalar devreye girmeliydi, kamuoyunun ilgisi çekilmeliydi. Lakin bir tuhafız vesselam.
Latinler de nasıl başkoymuşsa artık davaya, azimleri ayakta alkışlanası.

@taylanov, işte hocam bu durumun nedeni de aslında bir bakıma kendi çapımızda kurnaz olmamız, bir şeyleri ucuza getirmek için risk almaktan kaçınmamamız bence. Hepsinin altında "sittiret orası da eksik olsun, ucuza kapatalım, bir şey olmaz..." mantığı yatıyor. Binalar bile bu şekilde yapılmış yıllarca bu ülkede, deprem olunca anladık, hala da aynı şekilde inşa edildiklerinden şüphe duyuyorum, o ayrı.
"Into the Wild"ı henüz izleyemedim, senaryosu hakkında bilgim var ama. İlk duyduğumda bayağı şaşırmıştım, hala da "bana mı çektiniz lan filmi" diyesim geliyor. :)

@zehirliörümcek, hoşbulduk hocam. Vallahi hevesimi kırdın ama, benim aklımda hep Karadeniz vardı, komple yeşillik komple orman. Ağaçların arasına girip bir kayboldumu daha gelip görebilen çıkmaz diye düşünüyordum. Koca ülkede yok mu abi şöyle ıssız bir köşe, vardır mutlaka inancımı yitirmiyorum. Umudumla yaşıyorum.
O bahsettiğim kadın tam hatırlamıyorum ama kuzey ülkelerinden birindeydi sanırım, haberlerde göstermişti en son. Kurtları eliyle besliyordu, olmuş sana bir mağara kadını, olmuş sana bir doğanın parçası. Oralarda var demek ki böyle ıssız bölgeler. Çok etkiledi beni.
Hiçbirimiz dürüst değiliz de kendimize itiraf edebilelim yeter diye düşünüyorum. Kabullenelim yani kusurlarımızı o da güzel bir şey bence.

Adsız dedi ki...

Yok be dostum ben kırmayayım şevkini! Yüksek yaylalarda o dediğin herşeyi yapabilrsin!Bulutların üzerinde! İşte sana vahşi yaşam!

Vahşi Bölgeye / Into The Wild seyrettin mi? Tam senlik. Daha doğrusu kendisini bulmak isteyenler için!

Cevvalim beklerim herzaman, karadenize yolun düşerse özelkle Ayder'e gelmek istersen :)

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

Dünyanın en saçma sapan ölümleri diye bir liste hazırlansa ilk sırada olacağımızın garantisini veriyorum. Başkalarının hayatlarını bırak kendi hayatlarını bile umursamayacak kadar rahat insanlar topluluğunun bu listede ilk sıraları kaçırması olasılık dışı zaten.

Deli Profesör dedi ki...

Hocam ben en azından diyorum ki, her bi halta Çin'lileri karıştırdık. Madenlerimizi, santrallerimizi, her bi haltımızı onlar kuruyor. Çin'den getirtmek, doğudan getirtmekten daha kolay, bi de paranın kıymetini biliyorlar, hakkını vere vere çalışıyorlar. Niye kendi insanımızın ölmesine izin verelim ki? Zaten nüfusları fazla, getirtip getirtip öldürtelim tersanelerimizde. Hem böylece Çin nüfusu da ferahlar.

Zeugma dedi ki...

Ötmek için ilk defa ertesi güne kaldım.
''Cam şişe toplama hedeleri'' ne güzel bir tabir olmuş Cevvalcim :D Sahi o hede hödölerin adı nedir ki? :D
Bir de Türklerin ilk özelliği olarak kurnazlığını gösterdin diye geçmiş tarihlerde dehşete düştüğüm bir örnek geldi aklıma:Ziraat Bankası kopmuş banknotun varsa eğer %51'i mevcutsa götürüyorsun tam kağıt para olarak değiştirip sana veriyor(hala öyle mi bilmiyorum).
İşte küçük çaplı bir çete vardı ve gazeteler günlerce bunlardan bahsetmişti.''TÜRK USULÜ SAHTEKARLIK..BÖYLESİ DÜNYADA BİR İLK''vs haberlerle epey çalkalanmıştı ortalık .
Şimdi bunların ellerinde 2 adet 100 YTL var diyelim.Yalnız bu 100'lüklerin birini sağdan,diğerini soldan olmak şartıyla ortadan %51 orantılayarak koparıyorlar ve doğru bankaya gidip 2 adet tam 100 YTL alıyorlar.Ellerinde kalan %49'u mevcut diğer yarıları ise birleştirip üçüncü bir 100 YTL'ye daha sahip oluyorlardı.
Üff ya !!Çok da karışık bir örnekti.Anlattım ama umarım başarılı olmuşumdur :D
Bir de dolmalık biberlere şırıngayla su doldurup tartıda ağır gelmesini sağlayanları okumuştum.Bu da sırf Türk icadı bir sahtekarlık örneği tabii ki :DD
Not:Zehirliörümcek kardeşim lütfen kırılma bana.Senin sitendeki teknik konulara yabancı kalıyorum,bu yüzden uğrayamıyorum.Arada gelirim yine.Yeter ki sen üzülme.Okey?

Zeugma dedi ki...

Cevvalcim,ama muhabbete doyamadım ki :)
Ben şu kapıya gelen kızla ilgili diyalogtan da bahsedecektim.
Hayatımızda ilk kez gördüğümüz bir insanla tutan böylesi elektriklerin hastasıyım ya ben tıpkı senin gibi.Yıllardır ahbapmışız gibi aynı anda gülümser,gözlerden beyinleri okuruz karşılıklı..
Ve tek kalp,tek yürek olunuverir.Olay içimize de uzun süren bir sevinç ve mutluluk bırakır dimi?
Bir de tersini düşün.Aylardır,yıllardır tanışıp da iki kelime veya tek bir selamı esirgeyen mallarla çekilmiyor bu dünya..O yüzden ormanlara,dağlara kaçasım var belki de..
''İki öküz bile yolda karşılaşınca bakışıp,anlaşıp MÖÖÖÖÖ!!! diyor,öyle değil mi? :(

Adsız dedi ki...

Kardeşim senin kategorini değiştirme zamanın gelmiş.Bakıyorum derin sularda da yüzmeyi becerebiliyorsun.Konu hakkındaki tespitlerin tam isabet.Eğer güvenlik tedbirleri alınsa maliyetler düşmezdi.O zaman da Tuzla cazip olmazdı.Olayın özü bu.
Ciddi konularda da esprili yazılabileceğine güzel bir örnek.Benim açımdan Cmylmzdan başarılı.Gündemde ciddi sandığın konularda komedyenlerin bel altı esprilerinden daha çok potansiyel var.Maden ciddi konularda bekleriz.

Adsız dedi ki...

Ben hala sapa sağlam olduğuma şükrediyorum.. =)

O reklam sloganı böyle zamanlarda cuk diye oturuyor konuya..

"Burası Türkiye.. Fark burada..

KuPa k1z1 dedi ki...

Cevvalim herkes bir parmak değil bir elin beş parmağını kaldırmış olmalı.Biz Türküz yaptığımız en kötüsüde olsa göğsümüzü gere gere "ben yaptım ulan bu bahsettikleri benim deriz ve inanılmaz feyz alırız."Örneklerinden bir taneside bana ait.Hayatımız pamuk ipliğine bağlı ya canımızı sokak ortasından satın almış gibi hoyratça savurabiliyoruz.Kızdığımız her olayda zaman geliyor başrolü ipliyoruz.Örneğin bendeniz.Stajımı yaptığım şantiyede yeri geldi bir iskeleden diğerine emniyetsiz ve baretsiz atladım.Şimdi kızım ne cesaret ya ayağın kaysanda kafa üstü çakılsaydın dünyayaya diye tüyümü ürperten sahneler canlanıyor gözümde. Neyseki ben ucuz yırttım.://Yine olsa yapar mıyım?hayır:/.
Türk işçiside böyle konularda benden farksız canlarının kıymeti yok.Ufacık bir ihmalde sonuçlanabilicek felaketi gözardı etmekten çekinmiyor..Eeee burası Türkiye.Hehehe ozaman mağara kızı kimliği gizliymişte bak yeni geldi aklıma cicipici olmadığım:)
Zehirliörümceğede katılıyorum şimdi düşününce bu kadarını kesinlikle ormanda yaşarsak ormanı b*k götürür. Bırakalım bari orası temiz kalsın...Dünyayı kirlettiğimiz yetmedimi ki...çok gördük yol kenararındaki süs havuzlarını lazımlık diye kullananları....

Cevval Portakal: dedi ki...

@zehirliörümcek, "Into the Wild"ı hala izleyemedim hocam, gerçi konusunu senin blogunda okumuştum galiba ilk. Bayaği şaşırmıştım.
Karadeniz'e yıllar önce bir kere gittim, turla. Aslında yine gelinebilir, bir kamp projesi var aklımda Karadeniz çok uygun. Ola ki gelirsem kesinlikle görüşürüz.

@aydan atlayan kedi, katılıyorum. Cidden çok enteresan özelliklerimiz var milletçe. Bazı alıştığımız şeyleri en başından irdelemeye başlayınca içinde bulunduğumuz umursamazlık hali hayretler içerisinde bırakıyor beni. Ölmek bile umurunda değil kimsenin, ueheuhe ölüyorsun be adam ondan sonra yoksun dünyada, onu düşün bare. Çok enteresan gerçekten yav.

@deli profesör, hocam bu dahiyane fikri ayakta alkışlıyorum. Hem gemiler ucuza malolur, hem vatandaşımız kurtulur. Aynı sekilde taksi söförlügü gibi ölüm riskinin yüksek olduğu sektörlerde de kullanılabilirler diye düşünüyorum.

@kasimpatim, senin örneklerin benimkilerden çok daha iyiymiş. Özellikle banknot sahtekarlığı akillara durgunluk veren cinstenmis. Vallahi adamlarin dehası önünde eğilsem mi, kınasam mı arada kaldım. Biberlere su doldurmak filan da bize özgü ama küçük hesap adamının işiymiş. Banknot öyle değil ama tek seferde vurgun. Daha önce duymamıştım bu olayi, çok güldüm birden.
Evet o kızla ne güzel bir senkron tutturmuştuk ben de hayret ettim gerçekten, dur bakalım belki bu civarlarda bir iş daha alır bu sefer bir şeyler ikram ederim. :) Mööleşiriz karşılıklı. :D

@orpen, çok teşekkür ederim efendim övgülerinizden ötürü, şımarttınız.:)
Derin sularda yüzmek de güzel ama derin sulara genellikle "gündem" yoluyla giriliyor. Sürekli gündemi takip eden, sürekli zamanın sorunları üzerine düşünen bir adam olmayı da açıkçası pek istemiyorum. Gündeme nazaran, biraz daha farklı, bir sorun olduğu farkina bile varılamamış konuları yakalayınca çok daha mutlu oluyorum.

@buzcevheri, aynen hocam, hani düşününce öyle abuk subuk nedenlerle millet telef oluyor ki bazen ben de "daha trafik kazasında ölmedim, tinercilerin saldırısında kalbimden bıçaklanmadım, kırım kongo kapmadım, depremden de yırttım..." diye düşünüp hayrete düşüyorum.

@kupa kizi, aynısını ben de yapmıştım staj dönemimde. Lisede denizcilik bölümündeydim, staj yaptığım tekne kızağa çekiliyordu, mevcubahis Tuzla tersaneler bölgesinde. Tekne henüz kızağa çekilmediğinden çarmık filan yerleştirilmemiş. Hemen kızağın yanında bir demir merdiven var o da tekneye yaslı filan değil, ayakları yere sabit üçgen şeklinde duruyor. Tekneye de çıkmam gerekliydi o esnada. Önce dibi molozlarla dolu o metal merdivene çıkmış, oradan teknenin yanına atlamış, bir gemicinin elini tutup tekneye tırmanmıştım. Rahat bir 10 metre yükseklikte gerçekleşti bunların hepsi de.
Çok güzel bir yerden yakalamışsın konuyu, anlatmak istediğim de buydu. Biz böyleyiz, yapacak bir şey yok. Benim veya senin konumundayken o esnada, "buraya çıkmak tehlikeli, bir kaza esnasında ölüm veya sakatlanma riski var, üzgünüm ben bunu yapamam iş bekleyebilir" diyecek kişi sayısı da çok azdır herhalde.

Zeugma dedi ki...

Cevvalcim yine ben :D
Yazıların o kadar güzel ki gün boyu aklıma geliyor,üzerinde düşünüp,fikirler yürütüp,kendime de uyarlayıp duruyorum ben ya : )
Dolayısıyla da kendimi yine burada buldum : ))
Tuzla Tersanelerindeki ölümlerle ilgili ve mesleki fikirlerin çok güzeldi,kutluyorum.Aman dikkatli ol derim yalnız..
Bu gencecik yaşında öyle güzel düşünüyor ve mantıklar yürütüyorsun ki hayranlık uyandırıyor.
Sayende epeyce bir bilgileniyorum ve felsefen bana çok fazla uyuyor.Her zaman için teşekkürü bir borç biliyorum..

Okyanu∫takί rüzgar ~ dedi ki...

evet cok değişik güzel süper insanlar var..

Uzun zamandır ben de sitcom (yamulmuyorumdur umarım) tadında diyaloglara gireceğim küçük anlar yaratma cabasındayım. yani cümlelelrim hareketlerim buna elverişli ancak etrafımda anladım ki bir tane bile my name is earl ya da married with children yada ne bileyim south parkta ki gibi ironiler yasatabilite gücünde kimse yok..

Bu gün tek bir şeye güldüm onu da buraya yazmak istiyorum. Kadıköy - karaköy seferi esnasında gemi yeni kalkmıs.. kenardan hafiften yol alıyoruz . duvara bir yazı yazmıslar. Kocaman. nal kadar.ona güldüm : OH YEE..


evet buna gülebilecek kadar sığ bir insan oldum artık. lanet olsun insanlardan nefret ediyorum!




(sözüm meclisden dısarı elbette. öperim. öhm. )

* bu düzeltilmiş hali. bu yayınlansın. internet cafeden nefret ediyorum. bilgisayarlarından da..
shit!

Cevval Portakal: dedi ki...

Yeni yazı yine gecikti biliyorum, herkesten özür dilerim. Son günlerde evimde bir bilgisayarım yoktu, dolayısıyla internetten uzak kaldım. Az önce yarı yarıya yeni sayılabilecek bilgisayarımı getirip kurdum. En kısa zamanda da blogu güncellemeyi planlıyorum. Heleşükür en faal halimle döndüm internete, mutluyum gururluyum efendim.

@kasımpatım, çok teşekkür ederim, hiç sıkılmadın beni şımartmaktan. :) Biraz olsun farklı bir fikir üretebiliyorsam ne mutlu bana. Hemen yazıyorum birazdan bir şeyler. :)

@okyanustaki rüzgar, ben biraz şanslıyım galiba bu konuda, en azından Ted ile Barney kıvamında maceralara ve diyaloglara girebildiğim bir arkadaşım mevcut sayılır(wingman).(bkz: How I Met Your Mother). Yerine göre birimiz Barney birimiz Ted oluyor zaman zaman. :D
Euheuhe aslıonda "OH YEE" gerçekten de komikmiş sanki. Euheuh anlamsız ve komik gerçekten.
İnternet kadar muhteşem bir şey de internet cafeden farklı bir yerde bu kadar sıkıcı bir hal alamaz herhalde. Counter filan oyna bence, internete cafe'de internete girmek pek internete girmek gibi olmuyor genelde.

Adsız dedi ki...

Aslında emniyet kemeri gibi. Takın, kaza yapınca ölürsünüz deniyor. Yeni arabalar kemer takmayınca bip bip ötüyor. Ama adam hala kemeri boşta takıp (ötmesin diye), sonra da üstüne oturuyor.

Bakınız şöyle bir şey var: Türkiye gelişmekte olan bir ülke. Buna insanların beyinleri ve bilinçleri de dahil. Malesef.

Cevval Portakal: dedi ki...

Emniyet kemerinin üzerine oturmak, takmaktan daha rahatsız edici olsa gerek.
Bilmiyordum bu yöntemi, türklere özgü uygulamalar kategorisine dahilmiş.