28 Nisan 2008

Arap olucam ben!

Aptal olmak çok eğlenceli olurdu bence. Bunu çok akıllı olduğuma emin olduğum için söylemiyorum. Neticede aptal olduğunu düşünen kimse yoktur herhalde. Ama birilerinin aptallığının farkına varabiliyorsam bu onlardan akıllı olduğuma dair bir işaret olabilir. Kimsenin aptallığının farkına varamıyorsanız bu da, kabul etmeseniz de, bir aptal olabileceğinizin işareti olabilir.
Evrenin sırlarını öğrensek belki hepimiz bir anda delirirdik, beynimiz patlar kulaklarımızdan akardı öğrendiğimiz anda. Bilmeden yaşayan ufacık yaratıklar olduğumuzdan beynimiz şeklini koruyor, rahat rahat gezinebiliyoruz ortalıkta. Aptal olmak kötü bir şey olmamalı bu yüzden. Aptal olduğun zaman her sonucun tek bir nedeni var, alternatifler yok. Her şeyi düz ve basit algılıyorsun, en rahatı. Paranoya diye bir şeye yer yok hayatında. Sorunların çözümleri basit, çözemiyorsan da bırak öyle kalsın, nasılsa aptalsın çözücen de ne olacak. Aptallığından faydalanan çok olur ama onların senden faydalandığını anlamayınca yine rahatsın. Ne güzel lan. Bir insan daha mutlu bir hayat süremez herhalde. Daha mutlusunu sürmek için tek gereken arap olmak.
Geçenlerde kahvaltı esnasında izliyorum, hangi kanal, hangi program unuttum işte dünyayı gezen heriflerden bir tanesi Kuveyt'e gitmiş, tanıtıyor ortamı. Ne güzel yaşıyor var ya aptal araplar. Bunlar hiç düşünmeden sadece keyif yapıyorlar, bir yandan yerden para fışkırıyor. Dünya sorunları umurlarında değil, kendilerine ait tüm sorunları da düşünmeden yerden fışkıran parayla çözüyorlar, Akıl yoracak hiçbir şeyleri yok. Almışlar cipleri çölde gezinip duruyorlar. Trafik bile yok lan kaza geçirip ölesin, çölde kullanıyor herif cipi. Ülkede hizmet sektöründe çalışan aptal arap yok, uzaylılar gelmiş komşu ülkelerden onlar hizmet ediyor. Nasıl imrendim var ya, keşke arap olsaydım. "araplardan bir sürü bilgin çıkmıştır tarih boyunca..." diyenlere hatırlatayım; o zamanlar çölden para fışkırmıyordu.
Fakir aptal olmak da güzel ama bu kadar rahat yaşayamaz insan. Bir de bizde fakirlikten ötürü düşünen çok olunca, pervasızca gezinen mutlu aptallar sinir bozuyor. Millet sinirini bunlardan çıkarıyor. Yazık, suçu yok ki onun.
Geçenlerde, kahvaltı ettiğim geçenlerden daha önceki geçenlerde(1 ay geçmiş), 1 Nisan civarında bir mail gelmişti. "Hristiyanlar müslümanları katledip bunu hile günü olarak kutluyor, siz de aptal gibi birbirinize şaka yapıyorsunuz..." şeklinde, 1 Nisan şakası yapmışlığım yoktur. Sabiyken ilkokulda bir kere koku bombası atmıştım sınıfa, onda da tarih tesadüf oldu, başka bir gün aynı materyali ele geçirsem yine atardım. Koku bombası da çok illet bir şeydir, önce sınıf sonra koridor boşaltılmıştı, ben de disipline gitmiştim.
Herneyse, bu mail bir tuhaf geldi bana, hikayeye göre 15. yüzyıl sonlarında Endülüs müslümanlarının son kalesi haçlı ordusu tarafından kuşatılmış, haçlı komutanı müslümanlara "çıkın dışarı, söz bu akşam size bir zarar gelmeyecek" demiş, müslümanlar çıkmış da ertesi gün haçlı komutanı "ben sözümü dün akşam için verdim" diyerek bunları katletmiş. Sonra da hristiyanlar bu günü "hile günü" olarak kutlamaya başlamış.
Bu derece bariz, kıytırık bir kelime oyunu ile böyle büyük bir tarihi katliama imza atılmış olunabileceği pek kafama yatmadı. Tarih tam olarak bilinmezken(15. yüzyıl sonları) nasıl oluyor da 1 Nisan olduğu biliniyor, ayriyetten hangi haçlı komutanı bu. Çok saçma geldi, sırf merakımdan araştırdım:
Endülüs Müslümanlarının son kalesi Gırnata(Granada) 2 Ocak 1492'de düşmüş. Düşüren de haçlı ordusu değil, İspanyol ordusuymuş. Zaten İspanya sınırları içindeki Endülüs Müslümanları için koca bir haçlı ordusunun toplanması kadar saçma bir şey olamazmış.
Sordum Google'a, anında söyledi bana bunları, 5 dakikamı bile almadı. Sonra kızdım bir an "lan aptal adamlar! Bu kadar kolay ulaşılabilir bir bilgi dururken nasıl oluyor da bu maildekileri yiyorsunuz, kodumun malları!" diyerek hayıflandım. Daha sonra yukarıdakileri düşündüm, aptal olmak güzel lan. Araştırdın da ne oldu. Ne güzel aptal olup "pis gavurlar nasıl eziyet ediyorlar bize, hepsi kahpe Bizans'ın torunu!" diyebilecektim. Cüneyt Arkın felsefesiyle algılayacaktım dünyayı, olmadı olamadı. Çok üzüldüm.
1 Nisan'ı merak eden de sorsun Vikipedia'ya

Cevval diyor ki:
Vakit varken aptal ol!
Arap olabiliyorsan, hemen ol!
Abuk subuk mailler gönderip aptalların kafasını bulandırma!


Devamını da oku!>>

24 Nisan 2008

Mimlerden mimlere koşarım!

AKTARMALI
Bok var... Sabah orada olmam gerekliymiş bik bik bik...
Sabah orada gözleri torba, ağzı kuru, iki kelimeyi bir araya getiremeyen uykulu bir mal proje tanıtacak, bilmiyor mu?. İki gündür uyumamışım.
Son ana iş sıkıştırıp, bir de emir vermeye kalkıyor ya en sinir bozucusu da o. Yanımdaki iğrenç herif de yine horlamaya başladı. Nasıl kötü bir güne başladım yarabbim. Beni hiç uyutmayan üç günlük bir kötü gün. Adam gibi bir yatakta uyanana kadar da devam edecek. Al sana bir dirsek daha, çam yarması! Kapmış zaten cam kenarını.
Susadım lan ben, nerede kaldı bu piç kurusu! Tuşa basalı iki saat oldu. İşin değil mi bu senin, uyuma orada sıpa.
-Buyrun efendim.
-Su alabilir miyim?(heleşükür)
-Hemen getiriyorum.
Yine gidip uyuma da orada.
Bütün otobüs uyuyor mışıl mışıl. Kendimi bildim bileli ne oturur vaziyette, ne de bir vasıta da uyuyamamışımdır. Şu sakallı dingil yana kıvrılmış, bir de öyle mi denesem, belki olur. Salyalarını koltuğa akıta akıta nasıl da uyuyor, pis herif. Eee nerede kaldı bu velet. Bilerek gelmiyor, uyandırdım ya gıcıklığına oyalanıyor orada... Sen uyuzsan ben iki kere uyuzum kuntiz. İşkencelere doyurucam şimdi seni, bekle. Heh geldi.
-Kola var mı?
-Su istemiştiniz.
-Onu az önce istedim, kola var mı?

-Servis iki saat sonra başlayacak efendim.
-Kola var mı yok mu?
-Var ama servi...
-Lan bana ne servisten, bir bardak kola getiricen işte!

-Tamam efendim.
Kolayla gel, kahve istiyicem yanına ahahaha. .. Ananı ananı n'oluyo lan! Nasıl fren koydun öyle! Şöför de mi uyuyor bu otobüste .mınakoyyim yaa!
-Ayy ayy ayy gitti çocuk!
Hassk... Bir bu eksikti be. Çarptık bir şeye ama... Gidelim işte gidelim off ya, inmeyin lan otobüsten gidelim işte, uyumuyor muydunuz siz şerefsizler. Dur bakayım ne olmuş.
Off off bu ne! Sıçtık. Tavşan gibi almış vallahi altına, bisiklet bile yamuk yumuk olmuş. Cidden de çocuk bu. Ne işi var çocuğun bisikletiyle dağda. Yazık.
-Doktor yok mu? Ambülans çağırsın biri!
Ablacım doktorluk hali mi kalmış onun. Öeğğ midem bulandı he, nasıl olmuş bu böyle, şekli değişmiş adeta. Gazete filan örtün lan bare, duyarsız ibneler. Eee ne olacak şimdi...

-Pınar, otobüs kaza yaptı.........Lan yok öyle değil, çocuğa çarptık. Üç saattir ambülans bekliyoruz..........Ne biliyim nerede dağın tepesi işte. En son Afyon'da sucuk ekmek yedim, oralarda bir yerdeyim herhalde...........Sabaha yokum yani ben yetişemem daha, özürlerimi iletirsin..........İyi tamam hadi görüşürüz, şarjım bitiyor, öğlen orada olurum..........Şarj etmeye vakit mi bıraktın!.........Tamam tamam hadi öptüm...........Pınar, sinir kulaklarımdan çıkıyor, delirtme beni, kapa şunu!
Lan boşu boşuna çektiğim çileye bak. Karınla iş arkadaşı olursan böyle olur. Çocuk, senin de ne işin var dağın tepesinde, kendi canından oldun, benim de ömrümden ömür aldın şurada. Hakikaten, ne işi vardı burada bu çocuğun.

Sabah oldu, beş saat geçti ne bitmez çileymiş. Aaa battaniye var lan...
-Pişt muavin.
-Efendim.
-Lazım mı şu battaniye.
-O şöförlerin.
-Lazım değil yani.
-Ama o şöförleri...
-Üzerinde uyuyan olmadığına göre lazım değil, aldım ben onu.
-Ama olmaz...
-Hadi canım hadiii... Çarpmasaydınız çocuğa, otobüs kalkınca geri veririm. Giderken haber verirsin bana, şu ilerde uyuyorum.
Bunların da yeri güzelmiş he, devrilip yatıyorlar yol boyunca. Böyle VIP otobüs yapsalarya işte. Her yolcuya böyle bir mekan ayarlasalar kat kat, verirdik parasını. Neyse darmış uyunmaz burada, hava güzel açık havada daha rahat uyurum döne döne.
-Onu alamazsını...
-Çocuğum bak kızdırma beni, kaptan direksiyonda uyuyordu zaten. İşinden ederim hepinizi. Altüstü battaniyeyi aldık, ne laf yaptın... Yastık mı o? Onu da ver bakiyim.

-Ama...
-Lan kes!
Şu ilerisi iyi gibi, uzak biraz ama olsun daha iyi, düz, çimenlik. Gürültü de yok, doğaya bırakayım kendimi, hehehe.

Ohh temiz hava ne güzel aldı pis elektriği, iyi uyuttu. Gelmedi mi ambülans filan yaa. Oha saat iki! Öğlen olmuş. Bir bakayım duruma, ceset kokmuştur lan bu saate.
Lan lan lan gitmiş! Otobüs yok lan! Piç muavin! Bıraktın lan beni dağın başında, bitiricem olum senin muavinlik kariyerini. N'apıcam lan ben burada. Bir allahın kulu farketmedi mi yokluğumu. Hay .mınakoyyim başıma gelene bak.
Tüü telefonu da açık unuttuk, yemiş bataryayı. Talihime sokayım!

Aha kamyon geliyor, şu otobüse bir yetişeyim, terör estiricem yeminle! Durdu, durdurdum bu sefer.
-Ustam otobüsü kaçırdım, ne tarafa yolculuk?
-Hangi otobüs?
-Muğla Otobüsü.

-Ben de oraya gidiyorum, gel.
-Yakalar mıyız otobüsü?
-Yakalarız yakalarız, yol aynı.
Geliyorum lan muavin, gazabımdan kork!

Yakalayamayız biz otobüsü filan, böyle tıngır tıngır. Biraz daha bekleyip araba mı bulsaydım. Durmuyo ki o ipneler de. Katil tipliyiz sanki. Ohoo 2 saat geçti, varmıştır onlar. Bulucam olum seni muavin.
-Abi yük ne?
-Portakal.

-Bu mevsimde?
-Sera portakal.

-Tatsız olur be abi.
-Tatlı tatlı.
Bunda da ne muhabbet varmış, doyum olmadı. Pınar, önce muavinin sonra senin ağzına sıçıcam. Ne işlere soktun beni.

-Birader şurada bir yere uğrayalım, oradan devam ederiz.
-Abi otobüs?

-Yakalarız yakalarız. Mal bırakıcam bir yere.
.
arraaamı yakalarız.

Ev lan burası bildiğimiz, dağ evi. Buraya mal mı bırakılır. Gitti gelmedi dallama. Karnım da acıktı. Yemek mi yiyor yoksa bu içeride. Mal filan indiren de yok. Bana ayak yaptı, karnını doyuruyor çakal. İnsan bir sorar, yer misin diye. Çok acıktım lan ben. Eee sen içeride tıkınıyorsan, ben de senin portakalları yerim. Karın doyurmaz ama olsun bakalım tatlı mıymış portakallar cidden, hehehe İnip bakayım ben şu kasaya.
Nasıl açılıyor ki bu. Alengirli işmiş. Yanlardan raptiyelemişler muşambayı. Dört-beş tanesini söksem anlaşılmaz, aradan kol geçer. Heh oldu. kasa kasa portakal, hehehe.
Bu ne lan? Ayak lan bu! Biri var içeride, dur bakayım sökelim şunları iyice. Kadın bacağı, oha! Jartiyerli. Kadın var içeride. Uyuyor galiba... Hassk... Gerisi yok lan! Hass..
-Ne arıyosun birader? GÜP!


"Jeepers creepers. Where'd ya get them peepers . Jeepers creepers. Where' ya get those eyes..."
-Hilmi... ... adamı nered... buldun.

-Otobüsü kaçırmı....... otostop çeki.... ben de.
"Golly gee. When you turn them heaters on..."
-Otobüs..... çok sakat old.... Nasıl aldınız heps....
"Woe is me. Got the put my cheaters on..."
Of başım!
-Dün kaçan çocuğa çarpmış otobüs, önce şöförle muavini aldık. Yakup giydi şöförün ceketini, çiftliğe götürdü onları. Çocuğun organlar ezilmiş ama, gömdük onu orada. Çiftlikten yakılacakları getirirken, buna rastladım. Nasıl olduysa otobüsteymiş. Görmemişiz, kalmış orada.
-Gerizekalılar! Otobüs bildirmiştir kazayı, ararlar. Bunları halledip gidiyoruz. Neyse güzel para kaldırdık, son vurgun bu olsun. Öldü di mi o ?
"Where did ya get them there eyes..."
-Akıttım abi pekmezini. Napıcaz, götüreyim mi çiftliğe.
-Boşver o eksik kalsın, parçalar yakarız bunlarla birlikte.
Of başım, neyle vurduysa itoğlu it! Kanıyo başım. Allah'ım nasıl kabus bu. Film karesi gibi. Ölücem lan! Oğlum Mesut kaç buradan sonun geldi. Pınar ağzına sıçayım Pınar... Öldürecekler lan beni. Parça parça adam yakıyorlar lan burada. Yaşadığımı anlarlarsa sıçtım demektir. Çaktırma, kımıldama...
-Tamam abi, ben bi çöydüreyim sonra parçalarız.
"You're looking' sweel, dolly. I can tell, dolly."
Orsbuçocuğğ sanat yapıyor sanki, pikaptan müzik dinliyor bir yandan. Kodumn psikopatı. Kamyoncu ayısı tuvalette, kaçacaksam şimdi kaçarım anca. Bir anda koşmaya başlasam. Off başım çatlayacak! Kaçsam yakalar bunlar. Kapı da arkasında şerefsizin. Yerimden kalkabilir miyim, onu da bilmiyorum. Arkasını döndü Mesut, yap bir şeyler. Odun gibi kol bacak atıyor herif ateşe! Balta var diğer tarafta, ulaşabilir miyim? Yanık et koktu. Nereye düştüm ben böyle! Cehennemin prototipi! Pikap?
"One of your old favorite songs from way back when..."
Döndü arkasını. Al pikapı göm kafasına Mesut. Yap şunu kurtar kendini, heh şöyle sessiz sedasız kalk yerinden, usulca, sezdirmeden...
"Dolly'll never go away agaaaiiiinnn...." POT!
Fırına girdi kodumun zebanisi!
-Aaaağğğğ HİLMİİ!
Biraz da sen yan göt seni...
-Abii?
Balta benimdir.

-Hilmi, n'apıyorsun yavrum sen tuvalet fırçasıyla dikildin karşıma? Adam mı öldüreceksin elindekiyle, he? Hilmi'cim. Götün de açıkta kalmış. Bende balta var Hilmi. Yaklaş Hilmi. Kaçma canım, kaçmaa...
ZFANK!

-Alo Pınar............Hattı arkadaşımın telefonuna taktım..........Onu diyecektim, geliyorum ben birazdan...........Gürültü mü? Kamyon gürültüsü o. Kamyon geçiyor yanımdan...........Pınar ben seni balayımızda Avrupa'ya götürmüş müydüm?...........Eşşeklik etmişim o zaman, topla sen eşyalarını, Paris'e ilk uçağa iki bilet al...........Ciddiyim canım, hadi sen topla bavulunu, veya siktiret toplama yenilerini alırız Paris'den..............Hadi yavrum ben de seni seviyorum..........Evet canım ciddiyim...........Venediğe geçeriz oradan, evet ciddiyim.............Yaa Pınar, delirtme beni başım ağrıyor zaten. Uçak bileti al işte Paris'e, kapa şunu!
Organ işinde de ne para varmış. Pheyy gani gani...
-Happy End-

Pek değerli ve saygıdeğer blog insanı sayın Buzcevheri şahane bir mim dalgası başlatmış. Bize beş kelime vermiş, demiş ki bu kelimeleri kullanarak hikaye yazınız, biz de okuyalım. Ben de öyle yaptım. Kelimelerim; Pikap, raptiye, jartiyer, bisiklet ve tuvalet fırçasıydı. Beşini de çaktırmadan kullandım hikayede.
Dalga yeni başladı, bolca paslayayım da yayıldıkça yayılsın.
Kasımpatı: Diş, bardak, yelpaze, ızgara, mendil.
Okyanustaki Rüzgar: Meşale, böcek, zımpara, macun, yeşil.
Pudra: Pudra, ruj, poster, ışık, toprak.
Devrim: Çakmak, hoparlör, rüzgar, afacan, çarşaf.
KacMeE: Sifon, tarak, vinç, yelek, bayrak.

Cevval demiyor ki: Yazmak zorundasınız!


Devamını da oku!>>

21 Nisan 2008

Hacca git! Köşe ol!

Pazar sabahları ekmek ve gazete aldığım bir hacı bakkalım var burada. Eve yakın olan bakkaliyede gazete bulunmadığı için Pazar sabahları hacı bakkaliyeye yürüyorum. "Kalliye", isim gibi lan.
Eğer ben Pazar sabahı kahvaltı yapıyorsam ya sabahlamış ya da aşırı alkolden uyuyamamışım demektir. Dolayısıyla da mal oluyorum o saatlerde, kafam çok yavaş çalışıyor. İki haneli sayıları rahatlıkla kafasından çarpabilen ve altı haneli sayıları kısa sürede toplayıp çıkartabilen ben ile sadece Pazar sabahları karşılaşan bu adam, beni yarım akıllı bir şaşkın sanıyor. Para hesaplarını bile bile zorlaştırıyor ki iyice mallaşayım karşısında. Bütün para verdiysem yanına bozuk istiyor ki hesap zorlaşsın. Bazen “unuttuğun bir şey var mı?” diye sesleniyor arkamdan. Beynim bir anda durup, ağzımdan salyalar akıtarak tek bir noktaya bakmaya başladığımda(abarttım) binbeşyüzkırkaltıncı kez okulumu ve bölümümü soruyor.
Çok kötü yer etti bu durum bende. Bir ara, dinç olduğum saatlerde gidip üç torba alışveriş yapacağım bu adamdan. Alırken fiyatları toplayıp trink diye hesaplayacağım kafamdan meblağayı, net rakam belirterek tam para uzatacağım hemen. Sonra o oturup tek tek hesap makinesinde toplayacak aldıklarımı, şaşırıp kafasını kaldıracak, bakacak suratıma. O esnada “yaaa hacıııı!!!” diyerek sakallı suratından makas almamak için zor tutacağım kendimi. Rüya gibi…
Bir de bu adamla iyi niyet kargaşası yaşıyoruz. Alışveriş bitiminde ben “iyi günler” dediğim anda o “hayırlı günlerrr!” şeklinde yapıştırıyor cevabı. “iyi değil lan hayırlısı lazım bana!” dercesine. İstisnasız her seferinde yaşanıyor bu diyalog.
Her mahallede var galiba bir hacı bakkal. Tuhaftır, gıda sektörü ve özellikle de ticaret ile yakından ilgili dindar insanlar. Yahudiler de öyle mesela, muhteşem ticaret adamları. Böyle böyle dünyanın ırzına geçtiler, o derece başarılılar yani bu alanda. "Coca Cola'nın formülünü bulan adam, eczacı John S. Pemberton, kolayı hazım şurubu adıyla satıyormuş da, bir yahudi 100
$'a şişeleme hakkını almış, Pemberton sefalet içinde ölmüş" diye bir rivayet vardır, bilmem aslı mevcut mu.
İnsanları dine ve ticarete elverişli kılan bir gen var sanki. Ek bilgi; Araştırdım, bizim ekmeklerin üzerinde tek çizgi var ya, Avrupa'da yapılan ekmeklerde 3 çizgi varmış. Zamanında öyleymiş yani, ekmeğin tek standart şekli olduğu dönemlerde. Hani bizdeki Allah birdir hesabı, onlarınki baba-oğul-kutsal ruh muhabbeti. Fırıncılar kökten dinciymiş tarihe bakınca, yaptıkları ekmeğe dini şifrelemek için kafa yormuşlar.
Türk filmlerinde de vardır hep bir "namussuz hacı bakkal" klişesi. Hacı deyince insanın aklına genelde nur yüz, ak sakal gelir. Yanına "bakkal" getirilince şekil biraz değişir, nur yüze pis bir sırıtış eklenir, çenenin altında ovuşturulan eller görüntüye girer, tuttuğunu geçiren, fahiş fiyatı sokuşturan bir adam canlanır kafalarda. Neden ki acaba. Hani namussuzluğun hacılıkla bir bağlantısı yok tabi ki, namussuz mormon, namussuz aborjin, namussuz oompa-loompa, namussuz half elf... olabileceği gibi hacı da olur neden olmasın. Ama bakkalın daima hacı oluşu ilginç. Hani kutsal mekanları gezerken böyle bir misyon ediniyor sanki insanlar. İlahi bir kuvvet dürtüyor oradayken, bakkal ol!
Bu arada hacı bakkalın bu bilgiye ulaşma ihtimali düşük olduğu için bir itirafta bulunayım.: Dükkanın dışına astığı "Saadet Partisi hede hödö daveti..." ilanlarını yıllardır söken benim. Aynı zamanda seçim dönemi boyunca ampul baskılı bez bayrakları, gece karşılaştıkça, direklerden aşağı alan da benim. Buram buram anarşi koktu. Bir iki vukuatım daha var ama onlar cidden suç, para cezası var, bana kalsın. hehehe

Cevval diyor ki:
Hacının işsizi cennetliktir!
Hacı teyzelerin dükkan açması yasaktır!
Yahudiler anasının gözüdür!


Devamını da oku!>>

16 Nisan 2008

Sesi güzele saygı duyarım!

Ters Meditasyon mimlemiş beni, demiş ki: Cevval saygı duyduğun 3 kadın kişi hakkında yazıver. Yaz bir şeyler içinde hatunuzadelerin isimleri geçsin, o da makbul demiş. Demiş.
Tam ne yazsam, kime kaydırsam diye düşünüyordum ben de, isabet oldu. Gerçi bu mim ile kimseye kaydıramam herhalde. En son bir blogda, sadece "neheloğlüyör!!!" diyerek kazanacağı 65.000 YTL'yi beğenmeyen bir yurdum ayısına laf sokuşturdum, bugünlük onunla idare edicem artık. Cidden tiksiniyorum o heriften, küfredebileceğim tüm nitelikler nasıl bir adamda toplanabilmiş bilmiyorum...
Neyse mim konumuzun dışına çıkmayayım daha fazla. Efendim, ilkin ben Julliette Lewis'e pek saygı duyarım(1 dk(standart)). Kendilerine Natural Born Killers filmi ile saygı duymaya başlamıştım, sonrasında her görüşümde saygı duyar oldum. Kanımca dünyanın en etkileyici ses tonuna sahip ve en güzel "Fuck Youuu!!!" diyebilen kadınıdır. Şahane de bir oyuncudur, on parmağında on marifet, üzerine gayet de marjinal bir kimsedir. Kickbox benzeri, kanlı canlı kim kimi döver turnuvalarını hep ön sıralarda izler.
En son Juliette and The Licks oldu, biraz hafif bir grup sanki, Blondie ayarında ama yine de Juliette'nin sesi şahanedir. Çok iyi bir insan Julliette.
Bir diğer saygı duyulası insan da Tarja Turunen'dir bence. O kim? Nightwish'in eski solisti. Onun da sesi çok güzeldir. Bildiğin sopranodur zaten. Şimdi kendi solo albümlerini çıkarmaktadır.
Yazarken farkettim; bende bir ses takıntısı var sanki. Sesi güzel olana otomatikman saygı duyuyorum. Yakından tanımam Tarja'yı, belki de geçimsizin, çaçaronun, kaprislinin önde gideni ne bilicen. Ama işte sesi güzel ya uzaktan hoş geliyor. Saygı duyuyorum o yüzden. Kıllandım he şimdi... Lan bu da pek öyle kaprisli bir insan havasında değil, gayet sevimli durmakta ama... Adaya alacağım üçüncü kişi için Doro Pesch diyecektim vazgeçtim,
vallahi gözüm korktu assolist tayfasından. Tanımadan etmeden, sakata gelmeyelim.
Kendimden de utandım şimdi he. Aklıma ilk gelenleri yazayım dedim, sürekli aklıma sesi güzeller, kendi güzeller geliyor. Halbuki Ella Fitzgerald vardır en saygı duyulası. Jazzın kraliçesi olmuş., jazzın kraliçesi olarak da ölmüş, Hanımefendiliğine dünya şahit olmuş. Ayriyetten ses de ses yani. Saygı duyacaksan ona duy di mi. Huyu suyu belli olmayan karılara ne musallat oluyorsun yok marjinal, yok soprano filan diye. Kendime yakıştıramadım ben bunu.
Lan fetişist miyim neyim, kendimle ilgili gerçekleri farkeder oldum bir anda. Hep sesi güzellere gider olmuş benim gönlüm. Arada bir yazar çizer olsun, ne bileyim heykeltraş olsun onu takdir et, hep müzik sanki hayatımız. Kendi sesimden de tiksinirim, onunla ilgili bir bilinçaltı hareketi midir anlamış değilim.
O nedenle son hakkımı kız arkadaşımdan yana kullanıyorum. Onu alıyorum adaya, ehm öhm saygı duyuyorum yani kendisine. Huyu suyu belli en azından, insan yakından tanımadığı insana kolay kolay saygı duyamıyor. Kız arkadaş öyle değil ama, en yürekten saygı duyulası odur. Tüm eziyetlerime katlanabilmiş, benim gibi bir dengesizin her abuk subuk hareketini hoş görebilmiş yüce bir zatdır. Bildiğinden şaşmayacaksın. Hem onun kendi de, sesi de güzel.
Mimin kuralları arasında "ismin geçmesi" vardı ama ben ki şu bloga kendi ismimi bir kere dahi yazmamışım, kız arkadaşımın adını soyadını hiç yazmam.
Benim gerçek adımı "Cevval Portakal" sanan gringolara da selam ederim. Biraz Kubrick izleyin derim. Kadın olsa ilk Kubrick'e saygı duyardım. Bu arada hiç başarılı kadın yönetmen yok bilmem farkettiniz mi? Hatta kadın yönetmen yok lan ortalıkta, alla alla çok enteresan he.
Bu mimi gönderdiğim ademoğulları da Zehirli Örümcek, Mae Blog ve Tekmetokat.

Cevval diyor ki:

Uzaktan fazla saygı duyma!
Kadınsan yönetmen ol! Bir dene en azından, renk olsun!
"A Clockwork Orange" bir Stanley Kubrick filmidir!


Devamını da oku!>>

12 Nisan 2008

Tanınmaya değerse tanıtırım!

Benim işim değil ama grup tanıtıcam şimdi size. Aslında genelde blogculuk bu şekilde yapılıyor, ilginç bir şeyler bulup bulduğunu tanıtarak yapılıyor ama ben pek alışmamışım. Bu şekilde bloglarda tanıtılan çoğu şeyi önceden tanımış oluyorum genelde, ben bir şey tanıtınca da onu önceden birilerinin zaten biliyor olabileceğini düşünüyorum, tanıtmıyorum. Belki de ben herşeyi biliyorum o yüzden bana öyle geliyor. Neyse işte Diablo Swing Orchestra diye grup buldum, ben yeni tanıdım, ben yeni tanıdığıma göre önceden tanımış olan da azdır herhalde. İsveç'in böğründen fırlamış bu grup. Swing metal yapıyorlar. Haggard, Epica vb... gruplar ile kulağımız symphonic metale biraz alışmıştı ama swing metal bambaşka bir şeymiş, şiddetle tavsiye ediyorum, metal kelimesi korkutmasın, çok eğlenceliler. The Butcher's Ballroom albümünü buradan indirebilirsiniz. İndirin güzel bir şey, kotalılar kotasına kıysın, kotasızlar saniye kaybetmesin.
Verdiğim linki ispanyolca bir blogdan buldum, bu konuda da bir tavsiyede bulunayım; eğer bir albüm arıyorsanız Google'da aratırken yanına "descarga" yazın. Download manasına geliyor bu kelime, uploadı çok seviyor galiba ispanyol vatandaşları, sırrını çözebilmiş değilim ama aradığım herşeyi buldum bu yöntemle. Mesela yukarıdaki linke ulaşmak için yaptığım arama, çıkan ilk sonuç albümün indirilebildiği sonuç.
Grubu da Audiosurf oyunu sayesinde buldum, oyunu daha eğlenceli hale getirecek parçalar arıyordum. Geçenlerde Profesör tanıtmıştı bu oyunu, müptelası oldum, sabah akşam rekora koşuyorum, onu da ekstradan tanıtma gereği duymaksızın tavsiye ediyorum. 300mb bir şey, indirin onu da, değer. Önce steam programını indirmeniz gerekli ama. Programı indirin, sonra oyunu indirin, ardından buraya geri dönün, bunu indirin steam klasörü içinde açıp çalıştırın. Yoksa oyun, 4 parçadan sonrasını oynatmıyor, demo bitti şimdi bize para ver diyor. Para bürümüş şerefsizlerin gözünü! Önce alıştırıp sonra bir anda kesiyorlar ki ağzından salyalar akarken düşüneme, trink çıkar parayı. Güzel oyun yapmışlar ama çok şerefsiz bunlar. Çıkarcı, içten pazarlıklı itler bunlar hep. Hiç sevmem ben böyle insanları. Ya oyun yapar ya da GSM şirketlerine çalışır bunlar, faturanızı şişirmek, kontörünüzü bitirmek için katakulli çevirirler. "AYDA 1000 DAKİKA BEDAVA!!!" diye mesaj yollayıp, sonradan "sadece ayın ilk 5 dakikası" diyenler hep bunlardır, namussuzlar şebekesidir bunlar. Oyun harika ama.
Bu oyunlara crack hazırlayanlar insanlık dostudur bence, çok iyi niyetli insanlardır onlar. Mesela oyunu yapan bu cibiliyetsizler uğraşır, didinir, güzel bir şey yapar. Hem takdir bekler hem de paranı isterler, paranı almak için örnekteki gibi alengirli yollara başvururlar. Halbuki oyuna crack hazırlayan insan öyle değildir. O takdir beklemez, sırf sizin paranız cebinizde kalsın diye uğraşır, yapar, adam ayırt etmeksizin herkese dağıtır, bir kenara çekilir, adını duyan olmaz. Sırf iyi niyetinden yapar, karşılıksız. Çok iyi insandır o. İnsanlara iyilik yapmış olmak için yapar ne yapıyorsa. Yaptığı iyilikten haz duyan insandır o. Gerekli teknik bilgiye sahip olsam ben de yaparım, gurur duyarım kendimle.
Neyse, eğer yandaki ankete oy vermiş ve sözünde durabilmiş isen aldığın sonuç bu olacaktır, çok eğleneceksindir, yalnız saatlerine şevk katacaksındır. Şevki.
İşte ben bu yüzden tanıtmıyorum bir şey, hemen bitiyor. Kısa olur böyle olmaz yani. İnsanlar "lan haftada bir yazıyorsun zaten, onu da iki kıçıkırınk linkle aradan çıkarmışsın..." derler. Olmaz yani öyle. Linkler güzel ama yine de olmaz. Hergün bir şey tanıtsam olur da haftada bir olmaz, sonra böyle uzattıkça uzatırım işte o olur. İstesem yaparım yani, çok geniş playlistim var benim. Benim bile henüz bir kere dinleme fırsatı bulamadığım gruplar var listemde. O kadar geniş. Her gün bir grup tanıtır, albüm linkini veririm buradan. Şu anda Fatima Spar und die Freedom Fries dinliyorum, bilen var mı, anca iki kişi çıkar aranızdan. Çok güzel grup, var albümü bende ama tanıtmıyorum. Emilia Almazan çalmaya başladı şimdi, ilk defa dinliyorum... Aaa güzelmiş lan...

Cevval diyor ki:
Crack yapabiliyorsan yap, insanlığa hizmetin olsun!
İş yapıp para istemeyen adamı gözünden öperim!
İstesem dünyayı evinize getiririm!


Devamını da oku!>>

9 Nisan 2008

Gerekirse küfür de ederim!

Siqtir.com bir mim dalgası başlatmış, oradan pek muhterem değerli blogger sayın Deli Profesör hocamıza uğramış bu dalga, oradan da bana gelmiş. Sorulara geçeyim, sorular eşliğinde kendime bir iki konu bulayım, soruların kısa cevaplarını uzattıkça uzatayım. İnişe geçiyorum.

-Dünyada en nefret ettiğin , hay a… dediğin, içinden hergün sövdüğün şeyler nedir?

Sevgili kankalarına hergün küfrederim ben!
Yaa beklemiyodunuz di mi? Aslında sol paçasındaki fermuarı koptuğu için bol kalan paça kısmı sürekli ayağımın altına giren eşofmanıma da çok küfrettim son günlerde. Her gün en az bir kez hay amuğagoyyim... demişimdim ben bu paçaya ama sevgili kankalarına belirli periyodlarda daha sık demişimdir. Demiş inc.
Sevgili kankaları ikiye ayrılır; hemcinsiniz olanlar ve olmayanlar, hemcinsiniz olmayan sevgili kankaları genellikle sevgilinizin hemcinsidir. Durum böyle ise fazla korkmanın lüzumu yoktur, iyi geçinirsiniz sorun kalmaz. Bayan olanlardan bazıları çok çaçaron olur, canından çok sevdiği kankasına daha hayırlı bir kısmet bulup(bulduğu hayırlı kısmet de genellikle diğer kankalarından biridir, kanka olmayı çok sever bunlar) sizi baltalayabilirler.
Hemcinsiniz sevgili kankaları ise başa gelebilecek en kötüsüdür. Hiç haz'etmem ben bunlardan, aklıma geldikçe küfrederim ben bunlara. Çok kızarsam direkt şahsa, mutlu bir günümdeysem alayına birden küfrederim.
Bu duygusal, içten pazarlıklı lavuklar hep üçüncü kişi olarak yanınızda bulunmaya çalışırlar, lan sigigit ne dolaşıyon yanımızda amuğagodumn! Bunlarla iyi geçinirsin cesaret alırlar daha fazla kızdırırlar sizi, yanınızda iyice laubali olurlar sevgilinizle, elleri kolları rahat durmaz. Kötü geçirirsin baltalarlar, aranızı açarlar("kötü geçirirsin"de herhangi bir yazım hatası yoktur, "baltalarlar" mecazidir). Düşününce sevilecek hiçbir tarafları yoktur, sizden önce de sevgilinizin yanında bulunmuşlardır, hatta puştluğuna hep sizin olmadığınız maziden muhabbet açarlar ki öyle mal gibi kalasınız bir kenarda. Ve bilirsiniz ki en az sizin kadar, bazen de sizden daha fazla ilgilidirler sevgilinizle. Sevgiliniz de en az size olduğu kadar ilgisine ilgiyle karşılık vermektedir. Ağlanılacak omuza sahiptir hep bu dümbükler. İstemediğinizi belirtseniz olmaz, özellikle bayan kişiler çok düşkündürler bu yavuşak takımına, size karşı savunmaktan çekinmezler. Bunlar hep kendine güveni olmayan, istediğini söyleyemeyen, içinde fırtınalar kopan dingillerdir. Yıllar önce gözüne kestirdiğini yeme çabasına girmiş, o işlerin adamı/kadını olmadıklarını anlayınca kanka sıfatıyla sürekli karşı cinsle irtibatta olmayı benimsemişlerdir. Dikkat edin, asla bir okey takımı oluşturamazsınız bu itoğluit yanınızdayken, hep tek başınadır bu modeller.
Ben olmam hiç bir kızın kankası, niye olayım ki. Arkadaş olurum, sürekli görüştüğün için yakından tanırım o başka. Ama kankası olmam. Çok adice bir şeydir böyle kanka olmak, hormonlarını zaptedebildiğini söylemektesindir bu konumdayken, bunu söylemek de Shaolin rahibi olduğunu söylemek gibi bir şeydir. Sevdicek de farkındadır bu durumun ama işine geldiği için umursamaz. Sinsi pezevenkler! Döveceksin bunları! Ağızlarında odun kıracaksın bunların!
Dipnot: Sevdiceğim boşuna işkillenmesin, ipuçlarını takip ettiğinde farkedecektir ki aramızda böyle küfredeceğim bir kanka zaten yok. Ben genele konuştum, gözlemlerimi belirttim, tecrübelerimden yola çıktım. Kendime göre küfredilecek insan modellerinin en ileri gelenine kaydırdım. Kaydırmam da lazımdı, mimin konsepti bu. Yapacak bir şey yok.

-Bu blog dünyasında sevmediğin, bu dallama da olmasa.. dediğin , hakkında kötü şeyler düşündüğün insan var mıdır? { ismi lazım değil. evet veya hayır.}
Aslında öyle çok tiksindiğim bir zat yok ortalarda, ee tiksinmek için bir neden de yok. Ancak bazı insanları görüp de tasvip etmediğim, "bu da pek bir dallamaymış" dediğim görülmüştür bu diyarlarda. Onun da blog dünyasıyla çok alakası yok. Seveceğim insan vardır, sevmeyeceğim insan vardır, vayyy ökküüzz vaayyyy... diyeceğim insan vardır.

-Çok küfür eder misin? Yeri geldiğinde Fak Diz Layf! diyebilir misin, yoksa hepimizz kardeşiz.. bu kavga ne diye.. mi?
Amuğabilegorum. Mesela üst satırları yazarken monitöre konmaya çalışan bir sivrisineği muhteşem reflekslerim sayesinde yakaladım, elimi açıp iki parmağım arasında ezilmiş sineğe baktım ve "daha yaz gelmedi rroossppuuu çocuğğğuee!" dedim. Kurmuyorum gerçekten az önce oldu bu.

-Küfürlü bir blog gördüğünde ne yaparsın?Koş Kızz X , Küfür etmiş mi dersin ? Girmeye devam eder misin yoksa annene mi söylersin ?
Küfürlü blog küfürsüz blog diye ayırt etmem ben. Blog blogdur, güzel blog vardır, skindirik blog vardır benim için.
Bu soruları nasıl buldun ? Bu ne a.. ? Çok mu gereksiz.. tamam sus lan.
Gerekli soru gereksiz soru yoktur benim için... hehehehe. Küfürlü blog gördüğünde ne yaparsın... sorusu biraz zorlama olmuş sanki, ama kalanlar iyi yani. Ben bunları zaten günün birinde anlatacaktım, sorular vesile oldu, işimi kolaylaştırdı. Teşekkür ederim... etmem, konsepte aykırı hadisiie!! See ya.
Niyet ettim niyet eyledim bu mimi Ruh Öküzü(az önce buldum güzel),Zehirli Örümcek ve Ters Meditasyon'a göndermeye.

Cevval diyor ki:

Küfür sana edilmedikçe tepki verme!
Küfür sana edilirse şiddetli tepki ver!
Kimsenin sevgilisiyle kanka olma, küfür yersin!


Devamını da oku!>>

5 Nisan 2008

Reyting deccaldir!

Ben normalde bir hafta geçmeden yazmam bloga, üşenirim, alıştırırım okuyanı bu ağır tempoya ama son zamanlarda dünya beni şaşırtır bir hal aldı, yazmadan edemedim. Mesela dün gördüm, televizyonda "hayatınızı kaç paraya skertirsiniz?" diye yarışma programı var. Reha sunuyor, hani Reha'nın acaipliklerine yıllar boyu şahit olduk farkındayım ama sadece sunucu Reha. Bu yarışmayı düşünmüş, hazırlamış, projeye imzasını atmış en az 10 şuursuz ibiş vardır. Nası bir şey lan bu, olur mu hiç! İzlemeyenlere biraz açıklayayım; şimdi herifin tekini yalan makinasına bağlıyorlar, sonra yakın çevresi huzurunda kritik sorular soruyorlar ve yalan söylememesini şart koşuyorlar. Soruların kritiklik derecesi de fiyat ile doğru orantılı, yuva yıkma ihtimali daha yüksek, sizi ele güne iyice rezil kepaze edecek sorular daha pahalı. Dün izlerken şahit oldum, herifin tekine karısının karşısında "eski sevgiliniz gelip verse, bir posta atar mıydınız?" ayarında bir soru sordular. Adam yırttı gerçi, yapmazdım filan dedi, makina da doğruladı. Tersi olsaydı, adamın %40 vergi kesimiyle eline ulaşacak 5 bin ytl için boşanması gerekecekti herhalde(eşinde gördüm o potansiyeli). Bu yarışma cinayetle biter, Reha'yı vururlarsa zarardan kar edilir. Monty Python'un "Blackmail" diye bir skeçi vardır, bilen bilir, bilmeyen izler öğrenir, ingilizcesi yetersiz kalan da yapacak bir şey bulamaz. Bu reyting manyaklığının sonu skeçi gerçek kılacak, Monty Python'un elini(yedisini tek tek, mezardakiler dahil) bir kez daha öptürtecek gibi geliyor bana.
Bir de hep Biyo'da görürdüm "Gugıl aramaları" diye. Bir an benim de aklıma gelmişti bunu yapmak, taklit olmaktan kaçındım sonra vazgeçtim. Ancak dünya üzerinde öyle enteresan insanlar, çalışma şekli hiçbir mantığa oturtulamaz beyinler var beni afallatan. Mesela "spesiyal porno" arayan bir insanın gerçek olduğunu öğrendim ben az önce, Google Analytics'i kurcalarken. "göt ve sik birleşince ne olur" diye soran arkadaş da hayli şaşırtıcı, kendisine çocuk olamayacağının garantisini verebilirim.
"götü büyük orta yaşlı bayanlar" arayan arkadaşa semt pazarını tavsiye etmeden geçemeyeceğim.
"msnde webcam seks tespit edilir mi" diye soran da var Google'a, babası odaya girmedikçe tespit edilemez. Cidden var yani bunları aratanlar, bunları aratıp benim blogumda cevap aramış olmaları tüğlerimi ürpertiyor ama var oluşları daha büyük bir korku kaynağı.
Neyse ben hazırlanıp çıktım, burada yarım bırakıyorum. Şansım yaver giderse Alpay Erdem'i izliyicem. İzlenimlerimi gelince aktarırım öyle bitiririz bu postu.


******************* (aradan günler geçtiğini ifade eden yıldız kümesi)


Şansım yaver gitti izledim Alpay'ı. Kargart'da sahne aldı bu Cumartesi. O akşam evime dönüp izlenimlerimi aktardıktan sonra yazıyı yayınlamış olmayı planlıyordum ama haftasonum tahminimden daha hareketli geçtiği için mümkün olamadı. Böylece yazının başında dile getirdiğim güncelleme hızına erişemedim, neyse farketmez.
Alpay iyiydi iyi olmasına da benim kafamdaki Alpay gibi değildi. Benim gidip de karşılaşacağımı düşündüğüm Alpay, Top Canavarı, Hasta Ruh İsmail ve Karışan karışımı bir şeydi. Her an "rrooossppuu çoccuğğğuu!" diyerek cebinden beyzbol sopası çıkartabilecek kıvamda bir adam görmeyi bekliyordum ben. Biraz deli agresif, takıntılı, lafını esirgemez, cinayete meyilli bir Alpay Erdem'in hayalini kurmuştum. Düşüncemin aksine daha aklıselim, daha mülayim bir Alpay ile karşılaştım, en azından alnında boynunda filan bir damarı olaydı o da olurdu yani. Yıllardır sadece yazdıklarını çizdiklerini takip ettiğiniz bir adamı kafanızda çok farklı canlandırıyorsunuz, o açıdan sükut-u hayale uğradım. Köşelerini yazarken gösterdiği cesareti bence insanların karşısında konuşurken de gösterebilmesi gerekirdi. Zamanında, Pis Muhabbetler Serisi'nde "amık" küfürünü en hayvani tespitlerle açıklamış birinin, "sikik diye bir küfür var bildiniz mi? İşte amık onun tam tersi" demesi biraz yavan kaldı, biz yıllardır ima eden değil, direkt söyleyebilen Alpay'ı okuduk. Biz kimiz bilmiyorum, benim gibi düşünen bir kişi daha çıkarsa biz, biz olucaz.
Hee tabi bunlar gösteri kötüydü demek değil, gayet güzeldi. Tavsiye ederim, Old City Comedy Club'da ve her ay Kargart'da izleyebilirsiniz, arada bir farklı şehirlere de uğramakta kendileri.
Lan millet günde 3 yazı yayınlıyor, arı gibi çalışıyor. Ben 3 günde bir yazıyı anca bitirdim, daha da bitmiş değil. Ben buna şimdi başlık düşünücem, güzel bir resim bulucam kesicem biçicem ona konuşma baloncuğu ekliyicem. Acaba ben ne öğütledim bu yazıda, ne diyorum lan, ne çeşit bir dengesizim, diye düşünüp buyruk yazıcam alta. Bakarsın uykum gelir, üşenirim onu da yarına bırakırım hiç belli olmaz. Zor iş hee valla zor iş, gözümde büyüdü şimdi hee... hedeyde.
***************

Üşendim, yattım uyudum ben Pazartesi oldu. Ciddi ciddi 3 gün oldu. Hayat zor lan, vallahi zor yazayım da bitsin yeter lan, millet bu zamanda kitap yazıyo ödül alıyo lan. Hani emek harcıyorum desem o da yok, sırf tembellikten. Off, resim bulayım ben resim, ilk onu yapayım gerisi gelir...

Cevval diyor ki:
Abuk subuk yarışmalara katılıp, rezil olma!
Show tv'den daha kıytırık bir kanal olamayacağını bil!
Reha da deccal olabilir!(kararsızım)


Devamını da oku!>>

3 Nisan 2008

Arada bir coşun!

Dün şahane bir maç izledik. Peşine o gazla eğlenmeye bile gittik. Kendimizi bir anda Bağdat Caddesi'nde bulduk. Düşününce çok saçma, bir futbol takımının galibiyeti üzerine insanların bayram sevinci yaşaması. Daha derin düşününce bayram sevinci de pek o kadar mantıklı bir şey değil aslında, bir takımın taraftarı olmak da o derece saçma. Ama ben karnaval seviyorum, çok mutlu oluyorum coşkulu ortamlarda, enerji doluyorum. Mantıklı düşününce eğlenmek zor oluyor, geçerli nedenler azalıyor. O yüzden eğlenmek istediğim zaman mantıksız bir adam oluyorum, kalabalıktan, kaosdan, auradan haz alıyorum. Bayrak, meşale sallayıp nedensiz yere zıplayan kalabalığın içinden elde kutu birayla geçmekten mutluluk duyuyorum. Deivid de ne gömdü ama...
Gerçekten de insanların bahaneye ihtiyacı var, öyle dertlerinden filan kurtulmak için değil, buradan tutup da ülkemizin sosyo-ekonomik düzeyi yerlerde vatandaşları bu şekilde deşarj oluyor gibi denyo bir sonuca varacak değilim. Öyle de değil zaten. Sosyolog değilim ama öyle olmadığına eminim. Coşmak denen bir ihtiyaca sahip tüm dünya insanları. Müzik dinlemek, sporla ilgilenirken bir büyük Doritos tüketiyor olmak, kıytırık bir ideolojiyi savunuyor olmak dahi bir kalabalık oluşturup saçmalamak için bir neden bizlere. Gerektiğinde mantıklı olmamak gerektiğini anlayabilmiş bir bölüm ve hiçbir şekilde mantıklı olmayı becerememiş diğer bir kesimden oluşan %90 için bu böyle. Kalan %10 da dünyanın en başarılı ve muhabbeti en kötü insanlarından oluşuyor olsa gerek.
Fred Durst'ın 98 Family Values konserinde 6 defa "Freaking me out you wear a mask called counterfeit" diyerek kalabalığı coşturması, kör edici ışığın önünde kollarını açıp kafasını geriye attığında kalabalığın "counterfeit" diye bağırması, ardından gürültünün beşe katlanması, binlerce insanın birbirine girmesi, sahnedekiler dahil konser alanındaki herkesin anlamsız hareketler yapması... İzlerken bile enerji yükleyen şeylerdir. Tamamen mantıksızlığın ürünüdür ama öyledir.
Fenerbahçe'nin Chealse'yi yenmesinden yola çıkarak, bu tip tespitlerde bulunacak bir başka insan evladı daha yoktur herhalde şu topraklarda.
Kısa oldu ama anlatacak başka şeyler vardı kafamda, şimdi bu konudan oraya atlarsam çok manasız olacak. Normalde yaparım ama üşendim, işin aslı budur. Neyse işte yazdım bitti, gidin.
Yazarken yedim: Tadım Antep Fıstıklı
Yazarken kaşıdım: Sırtımın tam ortası(zor oldu)
Counterfeit


Cevval diyor ki:
Kerizlik etme, fırsat buldukça eğlen!
Limp Bizkit eskiden güzeldi!
Futbol hala güzel!


Devamını da oku!>>