29 Kasım 2007

Rezil olacaksan tek başına ol! Bizi karıştırma!

Ben geçen "dışarı çıkmam, açık havada macera beklemeyin" filan yazmıştım. Çıkmadım da zaten. Ama yazacak bir şey de çıkmıyor işte o zaman. Şimdi oturdum mesela bir şeyler yazayım diye, yok. Hergün aynı geçmiş, neyini yazayım. Oturuyorum öyle.
Bu yüzden ben de işte internette bulduğum, her türlü görülmeye değer abukluğu burada sergiler oldum. Aslında ilk aklıma gelen yazacak bir şey bulamamak üzerine yazmak olmuştu. Daha sonra bu tırtlığın binlerce tıkanmış yazar/çizer tarafından defalarca tekrarlanmış olduğu aklıma geldi. Sonunda yazacak bir şey bulamayan yazarın bulunduğu ruh hali üzerine yazmasının ne kadar tırt olduğunu yazacaktım ki, yapacağımın 2X tırt olmasından korktum(mortal kombat ile büyümenin hayatımıza etkileri).
Bu yüzden ben de tescilli manyaklar üzerine bir şeyler yazayım dedim.Az önce dakikada 721 kez alkışlayabilen adamın videosunu izledim, oradan aklıma geldi. Yoksa sıçmıştım yani, ilk planı bile uygulayabilirdim. Bu arada videonun bulunduğu blog tamamen ingilizce, türklükten eser yok ama nedense ismi "daltarak" ona da şaşırdım biraz sırrını çözen bana mail filan atsın, açıklasın durumu. Hani müstehçen bir içerik de yok yani, girin bakın.
Zamanında sanal semalarda bir de türk manyağıyla karşılaşmıştım, gözünden süt fışkırtan adam. O zatı-ı muhteremi daha önce de blog konusu yapmıştım hatta. Linki takip ederseniz farkedersiniz ki blogun altına bir de kendi yorumumu döşemişim, çok seviyorum ben böyle yazdığımın altına not düşmeyi. Adamımızla röportajlar yapılmış; "-Nasıl fışkırtıyorsunuz, -Çok zor değil siz de fışkırtabilirsiniz..." şeklinde. Adama biri neden manyaksınız gibisinden bir de soru yöneltmiş sanırım. Adam da yaptığı manyaklığın vatana millete faydasından dem vurmuş orada, "yaptığım 11.942 basın kuruluşunda haber oldu, Türkiye ismi binlerce kez zikredildi sayemde... vs" diyerek. Benim yaptıklarımla birlikte 11.944'e çıkmış oldu bu rakam, neyse.
Adamımıza neden manyak olduğu sorulduğunda, kendi de o dakikada ilk defa manyaklığının farkına varıp ilk aklına geleni söylemiş olabilir belki, bilemem. Ama biz de var bu, ülkece var böyle bir kompleks. 180.000 kilometrekarelik ülkeden kimsenin haberi yok, sen gözünden süt fışkırttın ülkeden haberdar oldu dünya insanları, tabi tabi.
Ne düşünmüş olabilir ki bu insanlar:

-Aaaa Canıtın bak Türkiye'den süt fışkırtan adam gelmiş.
-Ne var ki süt fışkırtmakta Bill, ben de fışkırtırım.
-Ama Türkiye'den gelen adam gözünden fışkırtıyor sütü!
-Vaaauuvvvvv!!! Nereden geldi demiştin.
-Türkiye'den
-Vay canına Bill, ben Türkiye'de kimse böyle şeyler yapamaz zannediyordum. Fes giymiyor muydu onlar?
-Yok yok gözünden süt fışkırtan adam bile çıktığına göre pek bir modern olmalılar Canıtın.
-Bak, dünyaya farklı bir açıdan bakmaya başladım şimdi, ufkum genişledi. Denizaşırı düşünür oldum Bill. Her şeyi fışkırtan adama borçluyum.


Bu süt fışkırtan adamın hikayesini yazarken halamın yaptığı sütlacı yiyordum, tatlıdan tiksindim şerefsizim. Çile oldu adam bana, akrabalarımla aramı açtı bu herif benim. Ondan yüklendikçe yüklendim.
Bir de hiç unutmam benzeri komplekslerden ileri gelen bir abukluğumuz daha vardı, milletçe. Türk futbolcuların yurtdışında oynamışlığı olmadığı dönemlerde, Almanya'da bir Mehmet Scholl türemişti. Bu zat yarı türkdü(half elf). Gayet de başarılı bir oyuncuydu. Durum böyle olunca adam bir anda Türkiye'nin gururu oluverdi. Lakin herifin türklükle alakası yok, Türkçe bilmiyor, Türkiye'ye gelip gitmişliğini geçtim Almanya'da döner yemişliği bile olmayabilir. Haber bültenlerini, Mehmet Scholl'ün akrabası olduğunu iddia eden insanlar doldurmuştu bir anda. Her attığı gol direkt ana haber bültenlerinde yayınlandı. Show TV o zaman da bir acayipti, neler olduğunu siz düşünün artık. Babasını bile buldular adamın. Görüştürdüler ikisini. Bu buluşmanın üzerine de dokunaklı şeyler yazıldı.
Adam'ın keyfi yerinde, dünyaca ünlü bir futbolcu olmuş, para desen bok. Şimdi ben bu adamın yerinde olsam, karşıma aha babanı bulduk diye dilinden anlamadığım birini oturtsalar, zerre ziklemem ben onu. O da öyle yaptı zaten, medya uydurdu bu dokunaklı anları. Ondan sonra, bi Nihat, bi Tugay gittikleri yerlerde başarılı oldular, Türkiye'nin gururu oldular da medya bıraktı Scholl'ün peşini. Yoksa zindan ederlerdi adama hayatı, pişman ederlerdi başarılı olduğuna, biliyorum ben
Böyle de saçmayız işte.

Cevval diyor ki:

Guinnes rekorlar kitabına gireceksen Kuala Lumpur vatandaşı olduğunu söyle, yemezlerse hiç girme kitaba filan. Rezil kepaze etme ülkeyi!
Baban kayıpsa vakit kaybetmeden futbolcu ol, bulup getirsinler!

0 ötmük: