17 Kasım 2007

Uyku düzeninin içine sıçma!

Klavye başında ömür tüketen, yaydıkça yayan biz hımbılların, eğer sabahın köründe kalkmalarını gerektirecek işleri yok ise, yaşaması kaçınılmaz olan nereye sıçacağını şaşırma durumudur bu.
Her şeyin başlangıcına dönecek olursak. Klavyeden habersiz ilk insan, gayet insan gibi yaşarken bir gün klavye ile tanışır. Tuşlarına basar durur, bu insan "tuş bağımlısı" olur, gün gelir ki o tuşların üzerlerindeki harfler silinir, gün gelir ki harflerin silinmesi onun için bir şey ifade etmez aynı hızla yazabilmesine mani olmaz. Klavyeye bakmadan yazabilen bu insan "monitör bağımlılığı"na terfi eder. Gün boyu bünyeye radyasyonu emdirerek ninja kaplumbağa olma yolunda ilerleyen bu bireyin mutasyona uğramaktan daha önemli sorunları peydah olmaya başlar. Uyumak gibi.
Bir akşam kendine öyle bir meşgale bulur ki bir türlü yatıp uyumak içinden gelmez. Gecenin geç saatlerine kadar uğraşır durur, "oha onnagoym saat 4 olmuş lan" diyene kadar. Panikle yatıp uyumaya başlayan Adem kişisi, doğal olarak ertesi gün de geç uyuyuşuna oranla geç kalkar.
Artık gece yatış saati 04:00 ve tahmini yataktan çıkış saati 13:00'dır. Bu böyle devam ederken kaçınılmaz olan gerçekleşir. Normalde gece 04:00 sularında yatmaya alışmış Adem kişisi, tam uyku saatinde uğraşacak bir şey daha bulur. Kaptırır iyice, güneş ışığının perdeye vurduğunu görünce aynı panik havasına bürünür 06:00'da yatıp uyur. Bu sefer de 15:00'da uyanır. Bu işlemi idame ettirerek öyle bir hale gelir ki Adem, artık işe giden komşularının apartmanda yankılanan ayak seslerini duymadan yatağa girmez. Bazen öyle abartır ki kahvaltı eder, ondan sonra tok karna uyumanın hazzını yaşar. Artık Adem kişisi, gayet insan gibi yaşamamaktadır.
İlk başlarda kendi düzeninin normal kabul edilenden daha kullanışlı, daha verimli, kendisi için daha uygun olduğunu savunur. Antisosyal karizması yapmayı her platformda kendine amaç edinir. Aslında farkedersiniz ki Adem mutludur. Refaha ermiştir. Elleşilmese ömrünü bu şekilde, zevkle tamamlayabilir.
Fakat, sorun dış bağlantılar üzerinden gelişir. Adem kişisinin klavye ile tanışmasından önce kurduğu dış bağlantılar üzerinden. Öncelikle Kabil ile Habil gelir, "Baba sen bizi dünyaya getirdin saol ama zerre siklemiyorsun. Bütün derdin, yok msn'di yok blog'du denyo denyo işlerle uğraşmak" der.
Adem'i yolundan alıkoyamayan Kabil ile Habil yeterli ilgiyi göremediklerinden dolayı biraz psikopat yetişerek sonradan birbirlerine girecekler ve Kabil, Habil'i öldürecektir.
Ardından Havva gelir. Uyku saatleri Adem'in tersine olan Havva "Yüzünü göremez olduk, çocuklar zaten heba oldu senin yüzünden, bare bana yeterli ilgiyi göster sümsük herif!" diye, çemkirir başında. Adem, ilk başlarda bu çemkirmelere de aldırmaz. Havva zaman zaman "Lan bu uyuyorum ayağına yatıp milletle fingirdiyo olmasın sakın" diye içinden geçirir. Sonunda canına tak eden Adem kişisi, "insan gibi yaşamalıyım" fikrine adepte olur ve başlar çalışmalara.
Bir gün sabahlar ve der ki "Bugün hiç uyumayacağım akşama kadar bekleyeceğim, akşam insan saatinde yatıp ertesi gün sabah düzgün bir saatte uyanacağım"
İlk gün başarılı olamaz "Zikerim insanını da, normalini de" diyerek, yatar zıbarır edepsiz. Ertesi gün yine kararlıdır. Bir süre dayanır, yaklaşık öğleden sonraya kadar ayakta kalır. Sonunda uykuya yenik düşer, öncesinden de alakasız bir saatte uyur. Gecenin bir vakti uyanır. Biyolojik saat diye bir şeyin şehir efsanesi olmadığına kanaat getiren Adem insanının, biyolojik saati gerçekten de sapıtır. Salak saatlerde yatıp, daha salak saatlerde uyanmaktadır artık. Böyle böyle gün gelir düzeni tutturur. Ardından yine sapıtır, bir kısır döngü hayatına egemen olur. Aynı işlem onlarca,yüzlerce kez tekrarlanır hayatı boyunca.

Cevval diyor ki:
Biyolojik saatin gerçek olduğuna inan! (bizzat yaşayarak test ettim)
Dindar ayağına yatıp, "ne biçim konuşuyorsun lan sen, peygamberdir o anlattıkların" diye ötme! (zamanında karşılaştım oradan biliyorum bu insan modelini)

3 ötmük:

inehk dedi ki...

hihoohaaa


üsluuğbunuza hayran kaldığımı belirtmeliyim.. :p


klavye bağımlılığından monitör bağımlılığına geçmek kısmını çok sevdim ben yahu.. :D

turhanatakan dedi ki...

7 sene bilfiil günü 1,5 gün gibi yaşamış birisi olarak yazıda anlatılanları çok rahat kavradım. hala daha uyuyamamaktan muzdaribim. benim sorunumun kaynakları (züğürt tesellisi) kanımca şunlar ola:

-afyonumun gün boyu patlamaması dolayısıyla ancak geceleri kafamı çalıştırabilmem,

-karanlığı aydınlığa tercih etmem,

-uykumun bazen dayanılmaz derecede hafif olması (ancak geberesiye yorulayım ki öyle uyuyayım mantığı),

-yorulmak nedir bilmeyen hayvani bünyem (şaka olmasına şaka da kendi çapımda bayağı top tepip sonrasında bunu asgariye indirince metabolizmik sıçışı yaşadım diye düşünüyorum)

neyse ne, sonuç uyku saatlerimin günün herhangi bir anına denk gelebilmesi oluyor ki çoğu arkadaşım beni yıllarca çok uyuyor zannetti, 2002 yılında ramazanda gayriresmi olarak 30 gün oruç tuttum (belki birkaç sigara içtiğim olmuştur), bu 30 günde hiç güneşi görmeden yaşadım, belki de uzun zamandır en düzenli 30 günümdü ama yine herkese ters bir düzen. 2006da ehliyet sınavının birini kaçırdım, diğerine geç kalmamak için sabaha dek uyumadım yine (en garantisi olsun, bildiğimizden şaşmayalım diye). bu arada kaçırdığım sınavları söylemeye gerek yok, bu dertten muzdarip herkesin başına gelmiştir. yalnız bendeki sonucu üniversitenin 8,5 yılda bitmesi oldu, 5 buçuk sınavlarını bile yeri gelip kaçırınca.

işin ilginci askerde bir gün olsun ana avrat söverek uyanmadım, hemen herkes ki günlük hayatlarında benden çok daha düzenli yaşadıklarını tahmin etmem zor değil sabahları uyanmakta zorluk yaşarken ben gayet dinç, zinde kalkıyordum (her gün o kadar da değil tabii). benim gibi olduğunu bildiğim birkaç arkadaştan daha aynı şeyi duyunca demek ki yıllardır sıkıntısını yaşadığımız sivil hayat mı lan diye gaza geldim.

Batuhan Doğu Alkaya dedi ki...

O Adem'lerden biride benin . Anasını satiim ne yaşadıysam son 20 gündür anlatmışssın :D bu arada yanıcaksın öteki tarafta .. tüü tüü tüü .